26 Nisan 2011 Salı

Geçmiş Doğum Günü.

16 nisan doğum günümdü. O hafta doğum günüme kadar bir mide ağrısı öldüm ağrıdan. Daha önce hiç mide ağrısı çekmemiştim çok felaket bir şey. Doğum günü stresi mi yaptım naptım :P

Birde o gün ehliyet sınavım vardı. Tabi ağrıdan yerimden kalkamadığım için pek bakamadım sorulara o hafta. Öyle girdim bakalım ne olucak.

Sonra çıktım sınavdan biraz rahatlamıştım.Gittim çarşıya gezindim, kuaföre gittim(ilk defa kuaförde işim rast gitti, böyle zamanlarda hiç istediğim gibi olmaz çünkü), süslendim püslendim. Kendi doğum günüme gene geç kaldım :D

İlk başlarda baya eğlendim, eğlendik. Sonra bir canım sıkıldı bir an önce kalkıp gidesim geldi ordan. Nedendir bilmiyorum bu aralar pek bir sıkıntılıyım hayırdır inşallah hayırdır inşallah!

Bütün doğum günleri mi kötü geçer ?

Neyse sonuç olarak bütün sevdiklerim yanımdaydı yani kısmen. Bir doğum günü de böylece geçmiş gitmiş oldu. Bu yazı da biraz geç oldu :)

O zaman iyi ki doğdum gördün mü 19 oldummmm :))

25 Nisan 2011 Pazartesi

Mim!

Çok boşladım blogu farkındayım ama bilgisayarım beni yarı yolda bıraktı laptop alma vakti geldi sanırım. Arayışlardayım en yakın zaman da alacağım.

Sevgili Mia'cığım da beni mimlemiş çok mutlu oldum :) Başlayalım o zaman :))

Mim Konusu: Şu an kendi ruh halinizi anlatan, bir ezginin melodisiyle ya da bir şiirin satırlarıyla ya da bir veciz sözle ya da bir resimle aktarınız. Seçim sizin, hangisini istiyorsanız.


Biliyorum Sana Giden Yollar Kapalı.

Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni
Ne kadar yakından ve arada uçurum;
İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi
Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yanlız seni, yanlız senin gözlerini
Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
Ben artık adam olmam bu derde düşeli
Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki
Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği
Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
Hangi şarkıyı duysam, bizim için söylenmiş sanki
Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini
Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri
Raslaşmamak için elimden geleni yaparım
Bu böyle pek de kolay değil gerçi...
Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki
Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki
İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:
Bir gece yarısı yazıyorum bu mektubu
Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri .

Cemal Süreya

Mimlediklerim: beni güney kore'ye uçur




3 Nisan 2011 Pazar

Huysuz Misa

Ne berbat bir güne uyandım. İnsan Pazar günleri tek tatil gününde uyumak, keyfine bakmak istiyor. Ama üst komşumuz buna izin vermiyor sağolsun.

Sabahtan beri ‘dan dan dan’ kafam şişti yemin ederim. Tadilat mı var ne var artık bilmiyorum ama kafamın içinde ötüyor o şey resmen. Ne müzik dinleyebiliyorum, ne kitap okuyabiliyorum, ne uyuyabiliyorum. Hiçbir şey yapamıyorum deliricem. Gürültüden nefret ederim zaten.

Bide havada kapalı ya içim sıkılıyor. Bisiklet turu yapcaktık oda yattı tabi haliyle. Nisan ayında bu hava ne ya? Doğa ana bence bizle kafa buluyor. Böyle havalarda canım hiç bir şey yapmak istemiyor.

Oturayım evimde filmimi izleyim, kahvemi içeyim istiyorum. Ama onu bile yapamıyorum gürültüden. Bizim evde olsa tadilat bu kadar gürültü olmaz yemin ederim.

Üst komşuyu katletsem ne kadar yerim acaba?

Bu hafta sonu da böyle bitti gitti. Umarım sizin hafta sonunuz güzel geçiyordur :)

Bugünün şarkısı da bu

Tam Bir Cadı Süpürgesi Eksik!

Amcamlara yemeğe gittik. Yengemi de hiç sevmiyorum yıldızlarımız hiçbir zaman barışmadı. O da beni sevmez zaten. Önceden bir kavgamız vardı 8aya yakın konuşmadık gitmedim de onlara o da gelmedi zaten. Bir gün yüz yüze geldik selam vermek zorunda kaldım. Ertesi gün damladı bize onu bekliyormuş herhalde. Ben yine gitmiyordum da amcam çağırınca mecbur gidiyordum oda arada kalmasın dedim.

Allahım Yarabbim kadın her şeyime bir şey söylüyor. Sus diyorum içimden cevap verme ama kaşınıyor kendi. Kırk yılda bir kahve yapasım geldi. Yeni de bir şey öğrendim çikolatalı kahve belki duymuşsunuzdur. Dedim çok güzel oluyor yapayım. Yok dedi ağzımın tadını bozmayayım şimdi normal yap bana dedi. Vurcaktım o fincanı suratına bilerek yapıyo uğraşayım diye adi pislik nolcak.

Zaten kuzenlerim desen onlarda annesine çekmiş tam bir buzdolabılar. Hiç dışarı çıkıp bir şey yaptığımı hatırlamam onlarla. Diğer bütün kuzenlerimle gezerim falan ama bunlarla hiç öyle bir münasebetim olmadı.

Akşam akşam gene sinirimi bozdu yani kadın! Bir daha da gitmem zaten de kursum var. Bu akşam ektim kursu. Ekince gitmek zorunda kaldım lanet olsun ki.

Neyse çikolatalı kahveyi duymadıysanız, türk kahvesini de seviyorsanız mutlaka deneyin.

Su yerine soda, şeker yerine de çikolata koyuyorsunuz sade, sütlü çikolata olucak.
Bir fincan yapcaksanız; bir fincan soda,2kaşık kahve önce öyle bir ısıtın sonrasında 2 parça çikolata koyuyorsunuz. Birde soda olunca çok köpürüyor :D Bu kadar basit işte.

Hadi afiyet olsun. Kahvenizi yudumlarken de bu şarkıyı dinleyin öyleyse :)

Mutlu pazarlar dilerim efenim :))

2 Nisan 2011 Cumartesi

İmza Günü

Bugün işten çıkacağım tam arkadaşıma msj attım. Ahmet Ümit’in bir kitabını almıştım o sıra başka kitap okuduğumdan ona vermiştim. Bitirdiysen alabilir miyim dedim. Meğersem Ahmet Ümit buraya gelmiş imza günü varmış. Aldım kitaplarımı koştur koştur gittim. Nasıl mutlu oldum nasıl.

Çokta sempatik bir adam kendisi. Eğer polisiye roman seviyorsanız mutlaka okuyun romanlarını sevmiyorsanız da seveceksiniz :)

Mesela ‘Patasana’dan başlayabilirsiniz.
Arka kapaktan inciler;

"Patasana, özlemimi bir ölçüde gideriyor. Bu tür bir romanın da edebiyat olabileceğini kanıtlıyor. Sadece keyifle değil, merakla da okunuyor. Yeni ilgi alanları yaratıyor insanda. Ben, kendi adıma, Patasana'dan sonra Hititlerle ilgili başka şeyler okuma isteğini de duydum."
-Ülkü Tamer, Radikal-

"Bir kitap okudum, polisiyeye bakışım değişti! Ben ki polisiye sevmez, okumayı reddederdim, Patasana'yla birlikte, acaba böyle başka kitaplar var mıdır sorusuna geldim, kendi iradem, kendi beğenimle, kendi tavrıma ters düşerek! Ahmet Ümit'in son romanı Patasana, polisiye severler kadar sevmezleri de çekiyor kendine."
-Filiz Aygündüz, Milliyet-

Bir coğrafyanın kanlı geleneği anlatılıyor Patasana'da. Anadolu'nun güneydoğusunda bugün yaşananlar ile üç bin yıl önce yaşananlar paralel bir biçimde gözler önüne seriliyor. Poe'nun öykülerindeki gizem, Christie'nin romanlarındaki klostrofobik ortam, Anadolu güneşinin parlak ışığı altında birleşerek etkileyici yeni bir biçime bürünüyor. Patasana trajik öykülerle dolu bir kitap, ama asla karamsar değil. Tüm iyi romanlarda olduğu gibi, Patasana'da da bilgelik, belirsizliğin üzerinde yükseliyor.

İyi okumalar :) :)